Vücuduma hükmeden iki kanser hücresiyle yaşıyorum.
Zihnimde ve göğsümde.
Tabii buna yaşamak denirse (!)
Verdiğim mücadeleden henüz sağ çıkamadım. Defalarca deneyip defalarca yanıldım. Defalarca ölümün kıyısında dolaştım. Defalarca çizgiyi aştım. Buradayım işte. Henüz yok olmadım ben. Henüz olmadım. Ne kadar öldüysem o kadar doğdum yine. Ne kadar doğduysam da her biri için öldüm. Bir gün hangisinde son bulacak bu döngü, işte bu sürpriz olacak.
Bir şeylerin düzelmeyeceğini artık ben de biliyorum. Düzelmeyişiyle baş edemiyordum evvelde. Artık bu hissi de yaşayamıyorum.
Eskisi gibi saramıyorum yaralarımı. Saracak güç kalmadığından mı yoksa sarılsa da yenilenen hücreler olmadığından mıdır bilemem, iyileşilmiyor öyle kolay. Bir de iki hayati organda kapkaranlık iki tümör taşınıyorsa, neredeyse imkansız.
İşte ben taşıyorum. Zihnimde ve göğsümde. İki koca karanlık. İki hayati organda.
Koca bir vücudun yok olması demek bu. Bir bütünün savrularak yok olması.
Hangi parçam hangi hüzne dağıldı bilmiyorum.
Hangisi hangi acıda çürümeye yüz tuttu,
Hangi fikir icraate dönüşmeden kavruldu,
Hangi amaç hangi tarafa savruldu,
Hangi parçam nereye kayboldu, bilmiyorum.
Tam olarak nerede kayboldum?