Saatler gece yarısını vurduğunda önce insanlar çekilecek sokaklardan sonra evlerinin önlerine dizdikleri arabaları, jilet gibi döşenmiş yollardan. İşte ben tam da o zaman seni aramaya çıkacağım yine, her gece yarısı yaptığım gibi. Ayak bileklerime dek uzanan ince bir paltoyla şehrin tüm sokaklarında gezdireceğim tenimin kokusunu. Yokuşları tırmanacak kokum, uçurumlardan yuvarlanacak, sahildeki fenere değin uzanacak sonra en tepesinden denize bırakacak kendini. Boğulmaya iki kala yeniden tırmanacak kayalara. Biçimsiz, birbiriyle uyum sağlayamayan koca taş parçaları üzerinde uzanacak ve gökyüzünü izleyecek titreyerek. Denizin suyu henüz botlarımı doldurup altındaki taşlar kadar ağırlaştırmışken bedenimi, o son güç kırıntısını haykırarak harcayacak. Neredesin? Gece yarısında, deniz kıyısında, botlarım henüz ıslakken, içimdeki özlem her saniye yenisini doğurup kendini devamlı beşe katlarken, neredesin? Yine kendim yanıtlayacağım kendi sesimi. Bir berduşun bile çekip gittiği saatlerde sokakları arşınlamaya devam edecek bedenim, seni bulma ihtimalinin verdiği güce tutunarak. Şehrin tüm sokakları ben gibi koktuğunda, yalnız ben, ben gibi kokmayacağım artık. Gecenin son karanlığı günün ilk ışığına devredecek nöbetini ve dinlenmeye çekilecek o da. Bense seni içimden başka bir yerde bulamayışımla yüzleşemeyeceğim hiçbir gece yarısı.
Arayış
19 Temmuz 2023 Çarşamba
Kanser
15 Mayıs 2022 Pazar
Vücuduma hükmeden iki kanser hücresiyle yaşıyorum.
Zihnimde ve göğsümde.
Tabii buna yaşamak denirse (!)
Verdiğim mücadeleden henüz sağ çıkamadım. Defalarca deneyip defalarca yanıldım. Defalarca ölümün kıyısında dolaştım. Defalarca çizgiyi aştım. Buradayım işte. Henüz yok olmadım ben. Henüz olmadım. Ne kadar öldüysem o kadar doğdum yine. Ne kadar doğduysam da her biri için öldüm. Bir gün hangisinde son bulacak bu döngü, işte bu sürpriz olacak.
Bir şeylerin düzelmeyeceğini artık ben de biliyorum. Düzelmeyişiyle baş edemiyordum evvelde. Artık bu hissi de yaşayamıyorum.
Eskisi gibi saramıyorum yaralarımı. Saracak güç kalmadığından mı yoksa sarılsa da yenilenen hücreler olmadığından mıdır bilemem, iyileşilmiyor öyle kolay. Bir de iki hayati organda kapkaranlık iki tümör taşınıyorsa, neredeyse imkansız.
İşte ben taşıyorum. Zihnimde ve göğsümde. İki koca karanlık. İki hayati organda.
Koca bir vücudun yok olması demek bu. Bir bütünün savrularak yok olması.
Hangi parçam hangi hüzne dağıldı bilmiyorum.
Hangisi hangi acıda çürümeye yüz tuttu,
Hangi fikir icraate dönüşmeden kavruldu,
Hangi amaç hangi tarafa savruldu,
Hangi parçam nereye kayboldu, bilmiyorum.
Tam olarak nerede kayboldum?
Veba
4 Ocak 2022 Salı
Şimdilerin kara vebası, yorgunluk, depresyon, mutsuzluk, kişilik ve gelecek kaygıları, varoluşsal sancılar, beyinde yankılar…
Her birimiz sanki dünyanın yaşı kadar yaşlanmış gibi yorgunuz. Her birimiz dört buçuk milyar yıl yaşamış gibi bitkin. Her birimiz bir dünya olmuşuz.
Kafamız bir dünya,
Hayatımız elimizden kayıp gidiyor. Balataları sıyırmaya ramak kaldı.
Tertemiz.
Tutabilene aşk olsun. Hoş, şimdilerde tutmak isteyen de olmuyor çok. Bunca telaştan kaçış yolunu ya kafayı sıyırmakta ya hayatı sonlandırmakta buluyoruz ancak.
Bana sorarsanız ikisi arasında gidip geliyorum. Yalnız kafamda yankı yapan bir soru var ki onu da asla durduramıyorum. Evirip çeviriyorum, döndürüp dolaştırıyorum yine değiştiremiyorum aklımdaki şeklini.
Nedir varlığının amacı?
Var olmanın amacı ne?
Sorularıma yanıt ararken kayboluyorum. Daha çok içine çekiyor beni yalnızlık.
Yalnızlığı seviyorum,
Yalnızlığı öyle seviyorum ki bundan korkuyorum. Bu sevgi beni korkutuyor.
Bir gün yalnız kalabilmek adına yapabileceklerimden korkuyorum.
Balatalar diyorum. Balatalar. Frenler. Yediverenler.
Bu dünyaya hepimizi sığdıramıyorum.
Ya ben
Ya siz
10.7.19 / 3.1.22
Yaratılış
19 Temmuz 2020 Pazar
Kadir Bey
10 Ocak 2020 Cuma